Dokuzuncu Gezegenin Merak Edilen Detayları

Dünyadan milyonlarca hatta milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki yerleri gözlemliyorken, Mars’ın ve Venüs’ün haritalarına sahipken, 500 ışık yılı uzaktaki Betelgeuse adlı kırmızı dev yıldızın patlama evresine girdiğini ve hatta içinde bulunduğumuz galaksimiz Samanyolu’nun komşu galaksi Andromeda ile çarpışacağını bile biliyorken gerçekten de kendi Güneş Sistemi’mizdeki gezegenlerin sayısını yanlış mı biliyoruz?

1781 yılında William Herschel teleskopla Uranüs’ü keşfetti. Onun bu keşfinden neredeyse iki asır geçti. Galilei’nin Satürn’ün uydularını ve halkalarını keşfetmesi 1600’lerde olmuştu. En nihayetinde insan tarih sahnesine çıktığında gözünü yukarılara çevirdi. Gerçekten bu zamana kadar Dokuzuncu Gezegen‘i kimse görmedi mi?

Fotoğraf: Pexels.com

Sadece Bir Teori Veya Yanılsama Mı?

Astronom Michelle Thaller‘e göre; Güneş Sistemi’mizi anladığımızı ve bütün gezegenleri keşfettiğimizi düşünüyorduk ama gözümüzün önünde olan devasa bir cismi gözden kaçırmışız. 2014 yılında bir grup gökbilimci, Neptün’ün yörüngesinin hemen dışında yer alan, buzul asteroitlerden meydana gelen ve devasa bir disk olan Kuiper Kuşağı‘nı inceliyordu. Buradaki cisimlerin büyük bir kısmı Güneş’in çevresinde dairesel bi formasyonda hareket ederler. Fakat bu durumu ihlal eden bir grup asteroitin varlığı bilim insanlarını şaşkına çevirdi. Bu asteroit grubu diğerlerinden daha farklı, daha büyük bir yörüngede hareket ediyorlardı.

Bu asteroitlerin yörüngesini, Kuiper Kuşağı’nın uzağında yer alan bir cisim etkiliyor gibiydi. Bu, devasa bir gezegen büyüklüğünde bir cisim olabilirdi. Kaliforniya Teknoloji Enstütüsü’nde görev yapan gökbilimci Mike Brown; bu tuhaf gözlemlerden haberdar olarak, bu Gezegen Teorisi’nin yanlış olduğunu kanıtlamaya kararlıydı. Meslektaşı Konstantin Batygin‘den gezegenin Kuiper Kuşağı’ndaki cisimlerin yörüngesini nasıl etkilediğini görmesi için bir bilgisayar modellemesi istedi.

Modellemeler orada gerçekten bir cisim olması gerektiğini gösteriyordu. Araştırmalarına devam eden gökbilimciler orada gerçekten de bir gökcisminin olduğunu gördü. Orada 2012GR20 adında bir gök cismi vardı ve daha dikkatli baktıklarında orada 4 tane daha cisim olduğunu gördüler. Bu cisimler tahminlere ne kadar uyuyordu?

Gökbilimciler, yaptıkları modellemeler sonucu şaşkınlığa uğradılar. Modeller ile Dokuzuncu Gezegen kusursuz bir şekilde uyuyordu.

Peki O Zaman Nerede?

Bilgisayar simülasyonları onun yerini kabaca hesaplamıştı. Bu gezegen o kadar uzaktaydı ki onu görmek neredeyse imkansızdı. Küçük ölçekli bir model inşa edip onun yerini anlamaya çalışacak olursak; Jüpiter, Güneş’ten 123 metre, Satürn’de 226 metre uzakta yer alır. Güneş Sistemi’mizin en uzakta yer alan gezegeni Neptün’ün bile uzaklığı 750 metre olacaktır. Peki Dokuzuncu Gezegen o bu modellemeye göre ne kadar uzakta?

Dokuzuncu Gezegen eliptik bir yörüngeye sahiptir. Güneş’e en yakın olduğu konumda bile aradaki mesafe 30 milyar kilometredir. Bu mesafe Neptün’ün yörüngesinden 6 kat daha büyüktür. Güneş’e en uzak olduğu zamanda ise Güneş ile arasındaki mesafe 180 milyar kilometredir.

Onu teleskoplarımızla görebilmemiz neredeyse imkansız. O yüzden bu uçsuz bucaksız Güneş Sistemi’mize ve engin gökyüzüne bakmayı sürdüreceğiz.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu